20 Mart 2018 Salı

litterarum carcerem

    sevgili E,
bir yerde okumuştum, "acı hissedilmeyi talep eder." yazıyordu. acıyı bu kadar derinden hissedilmesinin bir kullanma kılavuzu olması gerekmez miydi? nasıl başa çıkacağımızı bilmemiz gerekmiyor mu? sonsuz bir döngü misali, her saniye sonunu getirmek isterken bir insan, nasıl sağ kalmayı başarıyor? onu ne, kim, nasıl vazgeçiriyor son saniye? her saniye ölüyormuşsun gibi ama ölemiyormuşsun misali...
içimde ağır bir yük var, böyle derinlerde bir yerde. derinde de olsa öyle kuvvetli hissediyorsun ki orada olduğunu, izahı bile bazı kelimeleri kifayetsiz kılıyor.
   burası bizim kendi özel cehennemimiz sevgili E. başka bir gezegende, çok büyük bir suç işlemişiz ve dünya denilen cehenneme gönderilmişiz. intihar edebilme cesareti bulanlar da beraat ediyor, nereye gittikleri meçhul... 
bir his kırıntısı arıyorum ama oysa içimden sağ çıkarabildiğim bir öfke var hiç sebepsiz. eğer yüzyüze gelebilseydik seninle, susmamız gerekiyorsa tek kelime edemeyişimizin çaresizliği, temas etmememiz gerekiyorsa, tek bir dokunuşa hasret kalsak dahi, ama yine de, her şeye rağmen, seninle göz göze gelme ihtimali...
  değişmeyeyecek sevgili E. ne insanlar, ne adaletin adaletsizliği, ne de vidansızlığın yoksunluğu hep aynı kalacak. çabalasak da, denesek de, yaranamayacağız birine, birilerine, bu cehenneme, kehanete...





                                                                                                    -a

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder