25 Aralık 2017 Pazartesi










                                                                                                         "yağmur her zaman yağmaz." 
                                                                                                     









21 Aralık 2017 Perşembe

yarınlar uzak sonsuza


yaşlı bir amcaya 
"amca bana gençliğini anlatsana."
dediğimde ve lafa;
"o zamanlar çok yakışıklıydım."
diyeceğini ezberlediğim gibi
ezberlemiştim senin yüzünü.
karanlık gecelere düşen 
biçare gölge gibiydi ıslak dudakların
ve
buram buram 
sır kapısı kokan nefesin.
inan ki bir ömür 
penceremde gelmeni beklerim
hiç şikayetsiz..
giysi dolabımda asılı duran
en güzel kan kırmızı elbisemi giyer
ve
iki kadeh kırmızı şarap koyarım masaya.
sen gelmezsin,
ben de şişenin dibini bulurum.
bu da yetmez
iki büyük roman
ve
yedi duble de şiir içerim ardından.
ziyanı yok,
gelmeyişinin bile bir adabı var,
insanı nahoş bir tını ile
dımdızlak ortada bırakıyor...









                                             -a
                
                                   21.12.17
                                         03.17

14 Aralık 2017 Perşembe

14/12/17


"bir gün gözlerini kapatıp
nefes alışverişlerini 
atmosfere karıştırırken,
kulaklarında güzel 
cümleler duymanı istiyorum.
en sadist kafiyeler,
en iç çektiren -Es'ler,
dudaklarından 
köprücük kemiklerine,
kasıklarından
ayak parmak uçlarına kadar
tenini titreten
virgüller, noktalar, ünlemler.
yazılan anlamsız cümlelerin,
hücrelerinde mana kazanması.
bunlar ilkokuldaki 
doğa ve cumhuriyet
şiirleri ile 
olacak şeyler değil.
cumhuriyet sen olmalısın,
devrimci ben."


                                    

                                                                                               


                                           -Şadi Tetik*

E.S. ~





Biz bakkaldan gofret çaldık diye yirmi senedir 
vicdan azabı çekerken adamlar koşan atların nalını 
çalmış haberimiz yok. 
Ben dört buçuk milyon dolar çalsam, 
benim babam da karakola gelirdi. 
Polisleri görevden almaya değil, 
beni dövmeye gelirdi. Ama gelemez. 
Çünkü elli yaşında öldü. 
Kaldırıldığı devlet hastanesinde 
yeterli teçhizat olmadığı için Bursa’ya 
sevk edilirken ambulansta öldü. 
Çünkü o hastaneye teçhizat alınması için 
kullanılması gereken paraları çaldılar. 
Onlar babalarının nüfuzuyla çalarken biz 
babamızı mezara koyduk. İşte cezaevlerinde yatanlar 
değil bunlardır gerçek hırsızlar! 
Sadece para pul mevzusu da değil konu. 
Türkiye’nin ruhunu çaldılar. 
Ruh hırsızları!
Hatıra hırsızları!
At hırsızları! 
Kuş hırsızları! 
Amına kodumun hırsızları! 
Üçüncü köprünün adını da Bilal Erdoğan köprüsü koyun.. 



                                                                                                                                -Emrah Serbes

12 Aralık 2017 Salı

"ay güneşten daha güzel"




...bir bar taburesi üstünde,
2Pac'ın öldüğü yaşta
bunalım döngüsü başlar,
bunalıp döktüğün yaşlar...






                                                         -ö.s.i.

8 Aralık 2017 Cuma

"Hikayem Paramparça" E.S.







“Hişt! Sen. Gel böyle. O elindeki ne?”
“Ses kayıt cihazı.”
“Ne yapıyorsun onla?”
“Söylediklerini kaydediyorum.”
“Niçin?”    
“Enteresan geldi.”
“Adın ne?”
“Emrah.”
“Emrah ne?”
“Serbes. Sonunda t yok.”
“Memnun oldum. Ben de Saffet Semerci. Benim de sonumda hiçbir şey yok. Peki, sen ne iş yaparsın sonunda t olmayan Emrah Serbes?”
“Öğrenciyim.”
“Bugün ne öğrendin?”
“İtalyanca seni seviyorum demeyi.”
“İtalyan bir sevgilin mi var?”
“Hayır, İspanyol dilinde okuyan bir kız var.”
“Niye İspanyolcasını öğrenmedin o zaman?”
“Bütün dillerin temeli İtalyanca dediler.”
“O da seni seviyor mu?”
“Hayır, ne münasebet.”
“Bugünün tarihi ne?”
“30 Ekim 2004.”
“O zaman şunu da kaydet. Bugün Kurtuluş Parkı’nda, yağmur altında geziyordun. Bir bankın üstünde ‘Emrah Serbes Bu Bankta Delirdi’ yazdığını gördün. Kendine bir isim arıyordun ve ismini Emrah Serbes koydun. Bütün mirasınıysa ölü bir güvercine bıraktın. Öyle oldu değil mi?”
“Evet, öyle oldu.”
“Çok güzel, çünkü bana da öyle oldu.” 









                                                                                                                -Emrah Serbes

sağır edici sessizlikler





sevgili değildik.
yan yana oturup hiç konuşmadan peş peşe sigara yaktık.
o sadece içmek için yaktı o sigaraları.
ben ise söylemek istediklerimi durdurmak için.
yarım saat kadar sessizce oturduk.
o tek kelime etmedi,
bende konuşmamayı seçtim.
gizli gizli ona bakıp gülümsediğimin farkındaydı
fakat siluetini hiç bozmuyor, bozuntuya vermiyordu.
belki de umurunda değildi.
o yalnızdı.
beni de yalnız kaldığı için yanında tutuyordu.
"git." dese gideceğimi biliyordu.
ne dese yapacağımı biliyordu.
"gel." dese onu hiç bırakmayacağımı biliyordu,
bu yüzden demezdi.
"gitme." demezdi,
"kal." demezdi,
o sadece susardı.
benim için elinden en iyi gelen şey buydu.
benim için başka hiç bir şey yapmazdı.
en acısı da bu belki,
ama bununla yaşamayı öğrendiğimden beri
içimdeki boşluğun ağırlığını tarif edemediğim günden beri,
bu bana yetiyordu.
yanımda oturup,
sessizce
sigara içişini izlemek hoşuma gidiyordu...





                                                                                                                     -a

e.s.




“Bazen konuşurken birbirimize dokunuyormuşuz gibi hissediyorum,” 
 demişti bir ara. 
“Sanki konuşmuyoruz da sarılıyoruz.”




    


                                                                                                               -Emrah Serbes

5 Aralık 2017 Salı

infilak parçaları IV



 Dostlarımız üzülmesin, 
düşmanlarımız da sevinmesin,
balıklar yüzmeyi, kuşlar uçmayı bıraksa
ben ne yazmayı bırakırım 
ne de seni sevmeyi.






                                                                                                          -Emrah Serbes

1 Aralık 2017 Cuma

acıdan delirmek.


        bomboş içim. sigaraları peş peşe yakmanın verdiği bir yangın var boğazımda, bir de içimde asla bitmeyecek bir acı.
      asla eskisi gibi hissetmeyeceğim. bir daha asla gerçekten sevemeyeceğim. bir daha asla denizi de sevemeyeceğim. huzur vermeyecek. gülümsetmeyecek. iyi hissettirmeyecek. denizler cinayet işlemez derler, aslında kimseyi istemezlermiş. bundan dolayı bedeli ölüm olurmuş.
    bir sigara daha yaktım şimdi. soğuktan titreyen ellerimi durduramıyorum. son kez sigara yaktığın yerdeyim, zar zor görebiliyorum etrafı, ağlamamak için direniyorum.
    cansız bedenini denizden çıkardıkları yerdeyim. içimdeki ağırlığı tarif edemiyorum. mezarına tekrar gitme cesaretini bulamıyorum kendimde. yazdığım mektupları verecektim sana. ama yapamıyorum anla.
    bunun yerine denize atacağım hepsini. oradasın sen, okursun, değil mi? bir daha yazmayacağım demiştim sana, ama yazdım. sayfalarca, her gün yazdım. gittiğin günden beri hep yazdım sana. kendime verdiğim hiç bir sözü tutamadım. sigarayı da bırakamadım hala. 
    burada delireceğim. sigara benim her an yanımda olan bir alışkanlığım olmuş. tımarhaneye tıkacaklar beni, değil mi? beni buradan deli gömleğiyle alacaklar. ama korkma, kurtulduğum ilk anda
koşup yine senin yanına geleceğim. sen binlerce kilometre uzakta bile olsan gözlerimi kapadığım zaman seni görebiliyorum. bu, ben istemedikçe benden gidemeyişinin kanıtıdır.
   kafamın içindeki sesler susmuyor. hiç kimseye hiç bir şey hissedemiyorum ben artık. hissetmiyorum. kafamın içinde her gün cinayetler işleniyor. mesela, postacıyı iki haftadır öldürüyorum. mektuplarımı geç getiriyor diye. ilaçlarımı içtim ve hala deliyim. beni uyut. bas elektriği kafama, ben düzelmem. siz bilmiyorsunuz. yemin ederim hiçbir şey bilmiyorsunuz.
sen de anlamıyorsun. artık anlamıyorsun. benden kaçıyorsun. seni kurtarmak için geldiğimde, kaçtın benden. git dedin, seni de bulacaklar dedin. bulsalardı keşke. seninle aynı yerde olduktan sonra acı çekmeyi, işkenceleri umursamazdım ben.
    bir daha geri gelmeyecek misin? ah ne çok özledim seni. bir bilsen, bir görsen. belki de bu yüzdendir. insanların imkansızı sevmek gibi garip bir huyu var. asla bitmeyecek bu. hep onda tutuklu kalacaksın. gitmiş bile olsa, başkası için canına da kıysa, sen olduğun yerde bekleyeceksin onu, sevmeye devam edeceksin. benim isteğim uğruna ölmek değildi, uğrunda yaşamaya öyle hazırdım ki.. sanırım artık bir önemi kalmadı, değil mi? çünkü sen, kime baksam, seni gördüğümü anlayamayacaksın. bu delilikten de öte bir şey. zihninden atmayı başarır da bir insan, içinden atmayı nasıl beceremez aklım almıyor.
   yalanlarla avutacağım kendimi de, seni de.. başkalarını seviyor gibi yapacağım. seni seviyorum'lar sarf edeceğim. gözlerine öyle bir bakacağım ki, onlar da inanacak buna. öylesine içten tutacağım ki ellerini, öylesine güzel öpeceğim, aşk zannedecekler bunu. ama hiç biri bilmeyecek, onların yüzüne, seni koyduğumu. delirmekten de öte bu. sen de sevdin, sen de bilirsin, değil mi?




                                                                                                                               -a
 
 
"yaşlıydı adam ve dedi ki; ölüyorum..
ciğerlerim bitik.
ağzımda duran sigaraya bakma,
çakmağı bulamıyorum..
ihtiyarlık işte,
ve unutkanlık..

öyle dedim,
anlatma ihtiyar,
yabancı değilsin seni tanıyorum.
ben ne zaman aynaya baksam,
ara sıra seni görüyorum.."

-