+ Ölmekten daha kötü ne olabilir ki?
- Unutulmuş olmak..
31 Mart 2017 Cuma
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden..
Çocukluğum ölmüş gibi hissediyorum sizler gittiğinizden beri. Ama artık berabersiniz. Işıklar içinde uyuyun güzel insanlar. Asla unutulmayacaksınız..
#KemalSunal
#TarıkAkan
#HalitAkçatepe
26 Mart 2017 Pazar
veda..
ADAM: Aşksa bitmez..
KADIN: Bizimki?
ADAM: Tiryakilik..
KADIN: Nasıl yani?
ADAM: Sigara gibi bırakıyoruz birbirimizi. Sen, bir sabah uyanıp, bırakacağım bu mereti diyorsun. Sonra canın o kadar istiyor ki, dayanamayıp, tekrar başlıyorsun..
KADIN: Sen? Azaltarak mı bırakıyorsun?
ADAM: Azalarak..
-celil nalçakan
bir gün batımı,
neredeyse bitmiş şarap şişesi,
kadehteki ruj izi,
ve bir kadının akmış rimeli..
terk edilmenin yan etkisi,
aldatılmanın yanında getirdiği delirme hissi,
küllükte unutulan beşinci sigara,
ve bir kadının göz yaşları..
umutsuzluğun verdiği öfke,
yakılmış resimler,
edilen küfürler,
ve bir kadının yeniden doğuşu..
-a
7.3.17
E.S.
Her zaman çağrılmadan geleni sevdim ben. Vakitsiz açan çiçek gibi gelir o solmak için.
Terasa düşmüş kedi gibi gelir, şaşkın ve ürkek.
Sürüsünü kaybetmiş kuş gibi gelir suya hasret ve yalnız bir kurt gibi iner o dağlardan yanan yüreğiyle aç biilaç gelir. Şunu çok iyi bilir ki çağrılmadan gelen insan, bu dünyaya da çağrılmadan gelmiştir. Davetiyesiz, pasaportsuz, vizesiz, dinsiz, kitapsız ve çırılçıplak ve bütün acılara hazır. Ve işte o buradadır, tam şimdi, şimdiyi var etmek için, yanımdadır, gözlerinde akşam güneşiyle parlayan aleve bakıyorum. Huzuru nerede bulabilirim?
20 Mart 2017 Pazartesi
Damien Rice - Cheers Darlin'
Damien sürekli takıldığı barda bir kadınla çarpışır, bu sefer elindeki kitapları düşürme gibi klişe bir durum yok, sadece özür dilemek için bir içki ısmarlamak ister. Birer kadeh şarap içerler. İlk kadehler bittiğinde kadın kalkmak ile kalkmamak arasındayken Damien bir kadeh daha ısmarlamak ister, kadın kararsızlıkla kabul eder, derken muhabbet ilerlemeye başlar ve birer kadeh daha içilir. O sırada Damien gizliden gizliye saati kontrol eder ve eğer 15 dakika içinde kalkarsa son otobüsü yakalayabileceğinin bilincinde. Fakat muhabbet arasında aynı yerde, en azından aynı otobüsle gidilecek yerde oturduklarını öğrenmiştir kadının. Fırsat bu fırsat, birer kadeh daha içerler ve otobüsü kaçırmayı ümit eder. Böylelikle eve kadar beraber yürürüz düşüncesi içine girer ve saatten bahsetmez kadına. Birer kadeh daha içilir, Damien'ın sigarası da bitmiştir lakin kadından otlanıyordu.
Otobüs saati geçtiğinde Damien saate bakar.
"Otobüs kaçtı, ne yapacağız?" der. Kadın da der ki
"Sorun değil, erkek arkadaşım gelip beni alacak."
İşte o an Damien yıkılır ama belli etmez.
"Peki o zaman." deyip tuvalete gider.
Döndüğünde ise kadının masaya üç tane sigara bırakıp gitmiş olduğunu görür.
Damien'de hemen eline aldığı peçeteye *Cheers Darlin' şarkısının sözlerini yazar.
/ https://www.youtube.com/watch?v=GzKFEx-wsJo
Cheers Darlin'
Here's to you and your lover boy.
Cheers Darlin'
I got years to wait around for you.
Cheers Darlin'
I've got your wedding bells in my ear.
Cheers Darlin'
You give me three cigarettes to smoke my tears away.
And I die when you mention his name.
And I lied should have kissed you.
When we were running the reins.
What am I darlin'?
A whisper in your ear?
A piece of your cake?
What am I darlin'?
The boy you can fear?
Or your biggest mistake?
Cheers darlin’
Here’s to you and your lover man.
Cheers darlin’
I just hang around and eat from a can.
Cheers darlin’
I got a ribbon of green on my guitar.
Cheers darlin’
I got a beauty queen.
To sit not very far from here.
Here’s to you and your lover man.
Cheers darlin’
I just hang around and eat from a can.
Cheers darlin’
I got a ribbon of green on my guitar.
Cheers darlin’
I got a beauty queen.
To sit not very far from here.
I die when he comes around.
To take you home.
I’m too shy.
I should have kissed you when we were alone.
To take you home.
I’m too shy.
I should have kissed you when we were alone.
What am I darlin’?
A whisper in your ear?
A piece of your cake?
What am I, darlin?
The boy you can fear?
Or your biggest mistake?
A whisper in your ear?
A piece of your cake?
What am I, darlin?
The boy you can fear?
Or your biggest mistake?
Oh what am I? What am I darlin’?
I got years to wait…
I got years to wait…
Adam sevmek istiyordu yeniden aşık olabilmeyi düşlüyordu. Bu yüzden sokağa çıkıp yeniden aşık olmayı umdu. Sokakta ki her kadını inceledi ama hiç birine
tam anlamıyla bağlanamadı ya da biraz fazla seçiciydi. Çok özel olmalı bu kadın diye düşündü adam. Pes edip sahile gitti, bir banka oturdu ve denizi seyretmeye başladı. Deniz adama öyle saf, öyle hırçın ve öyle sonsuz gelmişti ki defterini ve kalemini çıkartıp bir şeyler yazmaya başladı. Başka şeylerden ilham almak için etrafına bakındı. Solundaki diğer bankta oturan o kadını gördü sonra. Kadın kitap okuyordu. Uzun dalgalı saçlarıyla oynayıp arada haberi olmadan gülümsüyordu. O kitapta kadını bu kadar gülümseten ne olabilir diye geçirdi adam aklından merakla. Adam onu o kadar zarif, büyüleyici, gizemli bulmuştu ki kadına bakarak şiir yazmaya başladı. Kafasına koymuştu, şiir bittiğinde gidip kadına gösterecekti. Kadının acele etmediğini, sakince kitap okuduğunu görünce şiiri bir hayli uzattı. En sonunda şiir bittiğinde ayağa kalktı ve içinde biraz çekingenlik biraz da cesur bir tavırla kadının yanına gidip oturdu ve ona bakmaya başladı. Kadın bunu fark etti ve başını kitaptan kaldırıp adama baktı. Adam hiç olmadığı kadar heyecanlı, adam sözcükleri bir araya getirmeye çalışıyor, adam hayatında daha önce böylesine güzel bir şey görmemişti.
Kadın için yazdığı şiiri uzatıyor ve "Sizin için az önce yazdım." diye ekliyor. Kadın adama gülümsüyor ve merakla şiiri okumaya başlıyor. İşte tam da bu sırada aşkları o an başlıyor.
Adam o kadar mutlu ki gözü kadından başka hiç kimseyi görmüyor. Durmadan gözlerinin içine bakıyor, sevmeye hazır. Kadın ise daha çok sevilmeye hazır. Daha çok adamın ona olan aşkına aşık oluyor kadın. Adam ona her gün şiirler yazıyor ve günün birinde çok ünlü bir şair oluyor. Tüm ilham kaynağı kadındı ve onu hayatı boyunca sevmek istiyor, ömrünü onunla geçirmek istiyordu.
Derken üç güzel yılı beraber geçiriyorlar. Adam kadını ilk günkü gibi delicesine çok seviyor. Ne eksik, ne fazla. Ama kadın adama bir yabancıymış gibi bakmaya başlıyor. Adam, kadın gülümserken dudaklarında çiçekler açtığını hayal ederdi ama artık bunu yapamıyor çünkü kadın artık hiç gülümsemiyor, içten sarılmıyor, gözlerini kaçırıyor, cümlelerini kısa ve net tutuyordu.
Çok geçmeden kadın, adamı bir çarşamba akşamı terk ediyor, adam o perşembe yarım kalıyordu. Nedensizce gider mi bir insan diye düşünmeye başlıyor. Kadın, kısa bir not yazarak bitirmişti dolu dolu geçirdikleri o üç yılı. Adam bu acıya katlanamıyordu. Günde beş paket sigara içip, günlerce ağlıyordu.
Bir gün yine evin içinde ağlayarak kadının giderken bıraktığı kokusunu bulmaya çalışırken evin dört bir köşesinde, takvime takılıyor gözü.
Tanışma yıl dönümleriydi bugün. Adam defterini, kalemini ve sigara paketini alıp kadına aşık olduğu yere, sahile gidiyor ve aynı banka oturup bir yandan sigara içip bir yandan da göz yaşları içinde ağlarken bir intihar mektubu yazıyor.
Adam çaresiz, adam çıkış kapısı arıyor. Ayağa kalkıp yüzme bilmeyen adam denize atlıyor ve boğularak değil, aşkıyla ölüyor..
19.3.17
2.18
13 Mart 2017 Pazartesi
çünkü artık seni önemsemekten korkuyorum
ve senin de beni önemsemekten korkar
hale gelmeni istiyorum,
çünkü artık yorgunum ve saçmalıyorum.
haksızım ve abartıyorum,
sebepsiz ve kinsiz,
boş veriyorum,
vazgeçiyorum,
umursayamıyorum,
üzülemiyorum,
ödenilesi bedelleri ödemekten bir türlü
ürkmüyorum,
rezil olmak gibi bir takıntım da olmyınca,
kırdığım kalplerin ağıdını duyamıyorum,
çekilen acılara ''oh olsun.''
demiyorum elbette
ama çekilen acılara diyecek bir lafım
olmuyor artık,
''çeksin ne yapayım'' dan başka
ne yapabileceğimi de bilmiyorum,
insanların eleştirilerine aldırış etmemeyi değil
edememeyi öğrendiğin gün,
saçmalamak,
boş vermek,
umursamamak ve dengesizleşmek
sana o kadar mantıklı gelecek ki,
kişilik çizgilerin yok olacak,
başka bir insan olmaya ilk adımını
atmış olacaksın,
artık sıkılmayacaksın,
üzülemeyeceksin,
gülümsemek ve eğlenceli vakitler geçirmeye
ihtiyaç duymayacaksın,
planlarını, hayallerini, ideallerini bir kenara bırakacak
kadar bile halin olmayacak,
bunu bir hafıza kaybına benzetebilirsin,
bunu bir dağda kaybolmaya ve bu kayboluşun
farkına dahi varamamaya benzetebilirsin.
ve sana göre bu yapılan mantıksız davranışlara
kılıf uydurmak gibi gelecektir,
vazgeçtiğinde anlayacaksın ki,
davranışlara kılıf uydurmadan evvel
mantıklı ya da mantıksız oluşunu
sorgulamaya erineceksin,
aman yaa diyeceksin,
söylenilenleri dinleyemeyecek,
söylediklerini hatırlayamayacaksın,
elbette ki düşünmeden edemeyeceksin
fakat öyle bir raddeye geleceksin ki
düşünüyor olduğunun farkına varamayacaksın,
bu da düşüncelerini önce senin
sonra diğerleri için anlamsızlaştıracak,
ve o gün,
bir zıpkın gibi sokulacak kafana
'artık hayata yeniden başlayamayacaksın'
biliyorum
çünkü
artık hayata yeniden
başlayamıyorum.
'bugün 30 eylül 2016
yarın sabah bulgaristan'a gidiyorum.
yeniden başlayamadığımı itiraf etmek
için yazıyorum;
sevdiğinizden vazgeçmeyin..
ve senin de beni önemsemekten korkar
hale gelmeni istiyorum,
çünkü artık yorgunum ve saçmalıyorum.
haksızım ve abartıyorum,
sebepsiz ve kinsiz,
boş veriyorum,
vazgeçiyorum,
umursayamıyorum,
üzülemiyorum,
ödenilesi bedelleri ödemekten bir türlü
ürkmüyorum,
rezil olmak gibi bir takıntım da olmyınca,
kırdığım kalplerin ağıdını duyamıyorum,
çekilen acılara ''oh olsun.''
demiyorum elbette
ama çekilen acılara diyecek bir lafım
olmuyor artık,
''çeksin ne yapayım'' dan başka
ne yapabileceğimi de bilmiyorum,
insanların eleştirilerine aldırış etmemeyi değil
edememeyi öğrendiğin gün,
saçmalamak,
boş vermek,
umursamamak ve dengesizleşmek
sana o kadar mantıklı gelecek ki,
kişilik çizgilerin yok olacak,
başka bir insan olmaya ilk adımını
atmış olacaksın,
artık sıkılmayacaksın,
üzülemeyeceksin,
gülümsemek ve eğlenceli vakitler geçirmeye
ihtiyaç duymayacaksın,
planlarını, hayallerini, ideallerini bir kenara bırakacak
kadar bile halin olmayacak,
bunu bir hafıza kaybına benzetebilirsin,
bunu bir dağda kaybolmaya ve bu kayboluşun
farkına dahi varamamaya benzetebilirsin.
ve sana göre bu yapılan mantıksız davranışlara
kılıf uydurmak gibi gelecektir,
vazgeçtiğinde anlayacaksın ki,
davranışlara kılıf uydurmadan evvel
mantıklı ya da mantıksız oluşunu
sorgulamaya erineceksin,
aman yaa diyeceksin,
söylenilenleri dinleyemeyecek,
söylediklerini hatırlayamayacaksın,
elbette ki düşünmeden edemeyeceksin
fakat öyle bir raddeye geleceksin ki
düşünüyor olduğunun farkına varamayacaksın,
bu da düşüncelerini önce senin
sonra diğerleri için anlamsızlaştıracak,
ve o gün,
bir zıpkın gibi sokulacak kafana
'artık hayata yeniden başlayamayacaksın'
biliyorum
çünkü
artık hayata yeniden
başlayamıyorum.
'bugün 30 eylül 2016
yarın sabah bulgaristan'a gidiyorum.
yeniden başlayamadığımı itiraf etmek
için yazıyorum;
sevdiğinizden vazgeçmeyin..
12 Mart 2017 Pazar
Ne umutsuz ne de çaresiz
Sadece durgun.
Ne vazgeçmiş ne de kabullenmiş
Sadece sakin.
Ne unutmuş ne de boş vermiş
Sadece oluruna bırakmış.
Ne gitmiş ne de kalmış
Sadece kendi halinde.
Ne terk edilmiş ne de terk etmiş
Sadece köşeden izliyor.
Ne dibe batmış ne de zirveye ulaşmış
Sadece ortada kalmış.
Hiçbir şey bitmemiş
Ama geriye de çok bir şey kalmamış.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)