28 Mart 2018 Çarşamba

0.14


rahmetli dedem şey derdi hep;
"bu dünyanın çivisi öyle bir çıktı ki, sen mutlu olduğun an elinden herşeyini alacaklar. çünkü en savunmasız olduğun andır mutlu olduğun an. ben uzun zamandır mutlu olmadım. bu yüzden de alacak bir şey bulamadılar."



27 Mart 2018 Salı

oysa..

"unuttum" diye başlıyorsun mektubuna,
"unuttum ben kuşları..." yazmışsın 
ard arda üç tane nokta koyup.
sen acıyla yutkunurken yazmışsın bunu,
ben gözyaşlarıyla okumuşum.
evlere sığamamışım
sokakların en dip, en karanlık yerlerine
atmışım ruhumu, bedenimi, bütün kasvetimi.
oksijenim sigara dumanı olmuş,
bir rüzgar kokusunda
 hiç bilmediğim bir kokunun peşine düşmüşüm.
zaman durmuş.
7 aydır güneş doğmamış.
saman alevi misali bir yangın varmış sol yanımda
bir türlü sönmemiş.
insanlar ölmüş,
dünya dönmeyi bırakmış
ve sen kuşları unuttuğunu yazmışsın bana.
kuşlar öldü diyemedim ki ben sana o an.
uçmuyorlar artık diyemedim.
boş bir lunaparka gitmişim de
dönme dolaba binmek için sıra bekliyormuşum gibi bir gece.
bir yaşam belirtisi olmadan,
dolanıyormuşum en tenha yerlerinde kalbinin.






                                                                            -a



24 Mart 2018 Cumartesi

devr-i devran

  boş bir sayfaya saatlerce bakmanın anlamsızlığını da biliyorum. yazacağım, anlatacağım fakat anlatmak isteyip de yazamadığım o kadar çok olay dönüyor ki kafamda, yazsam deli diyecekler, yazmasam delireceğim. belki de delirdim çoktan ama hep kaçar ya insan delirmekten aslında, beynindeki binlerce düşünceyi, olayı, olacakları, imkansızlıkları, acıları, eski sevgilileri, aileyi, sırtından vuran dostları ve kafanda canlandırdığın cinayetleri, ülkenin halini, adaletsizliği, vicdansızlığı, temeli temeline inşaa eder ve çat diye yükler teker teker ve hepsi aniden gelir. kaçarsın tüm bunlardan kimi zaman fakat konu yazmaya gelince gösterir kendini bu illet. 
  elimde yanan sigarayla tek nefes almadan dakikalarca oturduğumu bilirim. sigara söner, ben yeni bir sigara yakarım geceye. o da söner, bir tane daha. ama aslında kimse bilmez, ben de anlamam başlarda, beyin susmaz aslında. yıllar geçti, ben hala susturamadım bu sesleri ya da öğrenemedim kapatma düğmesinin nerede olduğunu hala.
  diyorum ya sana hep, delinin halinden deli anlar ancak sevgilim. sen beni istediğin kadar anlamaya çalış, ben öyle sıyırmışım ki kafayı, bazen ben de anlamıyorum kendimi. iyisi mi git sen diyorum sana. bakıyorsun suratıma  boş boş. yine geldiler bana diye düşünüyorsun, susuyorsun. oysa hiç gitmediler ki benden yeniden gelsinler. başka gezegende de değilim üstelik, buradayım, dünyanın içindeyim ve en çok da bu sıkıyor canımı. öyle başka yerlerde zannetme beni sen. bir klasik müzik dinlerken gezegen gezegen dolaşıyorum ben, onun da etkisi güzel oluyor. senden uzaklaşmak da iyi geliyor zaman zaman. kızma böyle söylüyorum diye sevgilim. ben kendime katlanamazken sana katlanmamı bekliyorsun benden. denedim diye suçlayamazsın beni, ben kendime bile fazla geliyorum, bırak sen beni. 
  sahile gittim geçen gece, uyku tutmadı. denize baktım, karanlığın dibine. bilmem kaç metre boşluğa kitlendim saatlerce. düşündüm sonra, istesen ölmek çok kolay aslında diye. kolay sevgilim. ölmek kolay da, yaşarken ölmenin izahını ben nasıl yapayım ki şimdi sana. sen karamsar birisin dediğin zamanlar çınlıyor kulağımda, şimdi yine söylüyorsun biliyorum, duyuyorum sesini. öyleyim, diyorum sana, ama sanki çok büyük bir suçmuş gibi üsteleyerek yeniden söylüyorsun bana. öyle katliamlar oluyor ki dünyada ben sana içimi göstersem tam bir cinayet mahali sevgilim. 
  oturdum masaya, yaktım bir sigara, yazıyorum saatlerce şimdi buraya. arkadan rodrigo konçertosu çalıyor. diyorum iyiyim ben böyle, belki yalnızım, belki tırlattım kafayı, belki çok sigara içiyorum, belki ağzım bozuk, belki etrafımda insan barındırmıyorum ama hayatıma giren insanlar da kalıcı gibi görünmüyor ki, ben gözümü açıp kapayana kadar o eşyalarını toplayıp gitmiş oluyor en nihayetinde. 
sen bir hışımla gitmeden, ben sana git diyeyim sevgilim. böylesi daha kolay oluyor. iyisi mi git sen. gözlerim açıkken göreyim, sonra arayıp da bulamamak daha çok yakıyor.




                                                                                                                         -a

-E.S.-



Sallanıp sallanıp duran bir ağaç vardı ya göğsümde;
 Kökünden sökülüp devrildi sen gidince.









                                                    

23 Mart 2018 Cuma

Bir Komedi Devletidir Türkiye



  türkiye demoktratik bir ülke değil bir komedi ülkesi olmaya aday olmuştu, hatta oscarı da kazandı geçen yıllarda. yozlaşmış bir algı var ve alışılagelmiş bir işleyiş oluşmuş halkın beyninde. 
insan katledildi, sayısız kadına şiddet ve tecavüz oldu, sayısız işçi öldü, başbakan, ülkesindeki vatandaşlarını bir bir kendi ülkesinin polisine işkence ettirdi, yaraladı, hırpaladı, kan revan içinde bıraktı ve öldürttü, kendi askerlerini, başka ülkelerden insan getirtip vatandaş yaptığı orospu çocuklarına öldürttü, sokağa çıkan insanlarını teroristmiş gibi lanse ederek kendi halkına katlettirdi ve geri dönüp baktığımızda o kadar çok insanın kanı yerde kaldı ki, şimdi bunları yapan yada yapmayan türk halkı bunların hepsini unuttu. hiç yaşanmamış gibi. gidişat çok iyiye gidiyormuş gibi. işsizlik yokmuş gibi. işsizlik olmasa dahi işçinin hakkı yenmiyormuş gibi. adalet kavramının olmadığı ve asla olmayacağı gibi. bütün yazarların, gazetecilerin doğruyu yazdığı için içeri atılması veya öldürülmesi gibi. yüzlerce tecavüzcü, istismarcı, sokaklarda cirit atarken, doğruları yazan ve konuşanların müebbet yemesi gibi. tıpkı, kendi halkının yazarına dava açıp o davaya gelmeyen bir başbakan gibi. köleliği kabul etmiş bir vatandaş olmuş insanlar. artık bir ülke kalmamış ortada ve herkes nereye giderse gidecek deyip susuyor, göz yumuyor. sesini çıkarmak isteyen nice insan sesini çıkarır çıkarmaz ensesinde kendi ülkesinin polislerini görüyor ve bir anda kendini içerde buluyor. ve hala, durmamaksızın, bunca iğrenç olayların yaşanmasına ve yaşanıyor olmasına rağmen kendi ülkesini satan sözde ''başbakan'' olan şahısa hala oy veriyor, hala itaat ediyor ve hala göz yumuyor, unutuyor. tüm bunlar yaşanırken hala nasıl o ülkede rahat uyuyabiliyorsunuz?
bu ülkeyi, 2013'te tomaların karşısına geçip hiç tereddüt etmeyen insanlar yönetsin. susmayan, karşı gelen, başkaldıran insanlar kaldıysa hala, içimizdeyse, harekete geçsin. yoksa senin de katilden aşağı kalır bir yanın olmaz.
'yazmasam delirirdim diyemem, ben yaza yaza delirdim..'





                                              -a

22 Mart 2018 Perşembe

sadecesonbahar/3

"sızıp kalalım bir ara sokakta 
sokak köpekleriyle uyuyalım 
birbirimize sıkıca sarılalım…"








                            -melih.

20 Mart 2018 Salı

bana kendini zifiri karanlık bi şehirde mum ışığıyla arattın.

litterarum carcerem

    sevgili E,
bir yerde okumuştum, "acı hissedilmeyi talep eder." yazıyordu. acıyı bu kadar derinden hissedilmesinin bir kullanma kılavuzu olması gerekmez miydi? nasıl başa çıkacağımızı bilmemiz gerekmiyor mu? sonsuz bir döngü misali, her saniye sonunu getirmek isterken bir insan, nasıl sağ kalmayı başarıyor? onu ne, kim, nasıl vazgeçiriyor son saniye? her saniye ölüyormuşsun gibi ama ölemiyormuşsun misali...
içimde ağır bir yük var, böyle derinlerde bir yerde. derinde de olsa öyle kuvvetli hissediyorsun ki orada olduğunu, izahı bile bazı kelimeleri kifayetsiz kılıyor.
   burası bizim kendi özel cehennemimiz sevgili E. başka bir gezegende, çok büyük bir suç işlemişiz ve dünya denilen cehenneme gönderilmişiz. intihar edebilme cesareti bulanlar da beraat ediyor, nereye gittikleri meçhul... 
bir his kırıntısı arıyorum ama oysa içimden sağ çıkarabildiğim bir öfke var hiç sebepsiz. eğer yüzyüze gelebilseydik seninle, susmamız gerekiyorsa tek kelime edemeyişimizin çaresizliği, temas etmememiz gerekiyorsa, tek bir dokunuşa hasret kalsak dahi, ama yine de, her şeye rağmen, seninle göz göze gelme ihtimali...
  değişmeyeyecek sevgili E. ne insanlar, ne adaletin adaletsizliği, ne de vidansızlığın yoksunluğu hep aynı kalacak. çabalasak da, denesek de, yaranamayacağız birine, birilerine, bu cehenneme, kehanete...





                                                                                                    -a

11 Mart 2018 Pazar

ortalık fena karışık

biri bana sakin desin
biri beni dinlesin
anlasın biri beni
biri gözlerime baksın
ortalık fena karışık.
kaskatı kesilmiş bedenim
üstüm başım kanlar içinde
biri görsün artık beni
elimde benzinciden çaldığım votka şişesi
sokaklar soğuk
sokaklar karanlık
sokaklar boş
sokaklarda bir ben
kan revan oldu yollar
izimi belli ediyorum bul beni
ya dehşet saçacağım dünyaya
ya da kusacağım yine bir yerlere
biri duysun beni artık
ortalık fena karışık.




                                                                              -a

                                                                            12.3.18

taht

sen biraz imkansız
biraz da apansız geldin
dermansızdım biraz da halsiz
ama sen hep çok uzaktın bana.
belki kaybolurum keskin kaleminde
belki nefessiz yaşarım acımı kalbimde
ve belki bulursun beni bir yerlerde yine
şiddetli atakları olan zırdeliyim
kısa vadeli planlarım
hayat boyu süren dengesiz tavırlarım.
sen bilmezsin beni, tanımazsın
iyi değilim.
eğilip kulağına fısıldıyorum 
kabullenemediğim gerçeği
ben seni gerçekten,
yüreğimin en ücra köşelerinden dahi
atamıyorum.








                                                                                                          -a
    
                                                                                              12.3.18


1 Mart 2018 Perşembe

2


çöküp ağlasam kaldırımlara, kaldırımların bile kaldıramayacağı yüklerle doluyum. zaman o kadar hızlı geçmiş ki, her bir gününü hatırlıyorum sensiz geçen zamanların ama en çok da gittiğin günü dün gibi hatırlıyorum. en çok o zaman ne hissettiğimi biliyorum. 
sen de yaşadın, bilirsin, kavuşamadığın biriyle vedalaşmak zorunda kalmanın acısını..
olmayacağını adın gibi bildiğin halde istemekten vazgeçmemenin çaresizliğini..
söylemeye bile fırsat bulamadım oysa, ne çok şey birikti içimde bir bilsen. kaçıp gitmek de çözüm değilmiş. burada değilsin. çok uzaktasın fakat nereye gitsem hep kafamın içindesin.
geceleri kendimle konuşurken konu sana gelir diye çok korkuyorum bazen. 
içindeki yükün, acının hafiflediği falan yok, yalnızca alışıyorsun ve alışmanın ne kadar kötü bir şey olduğunu fark ediyorsun.
ama biliyorum, seni her hayal ettiğimde tam karşımda oturduğunu, gülümsediğini görebiliyorum ve bu bile yetiyor bazen..
çoğu zaman da bütün camları indirecek bir yumruk biriktiriyorum ama hareket edecek gücü bulamıyorum.
umarım oralarda hep aradığın huzuru bulmuşsundur ve mutlusundur. bu bir son değil,
elbet bir gün.. yeniden...
tekrar hoşçakal çocuk..
seni.
hiç.
unutmadım.




                                                                                                                   -a
                                                                                       
                                                                                                             2.3.18